BURADA İLGİNÇ ve ÖRNEK HAYAT HİKAYELERİ BULACAKSINIZ:
*******ÖRNEK İNSAN HASAN HOCA(Hasan Mutlu):Köyümüzün medarı iftarı, çok yönlü, eşine az rastlanan değerli büyüğümüz Hasan Hocamızın, on parmağında on marifet olan SAYGIDEĞER bir insan. Köyün akıldanesi, sözü dinlenen, bütün hareketleri ile örnek tavırlar sergileyen Hasan MUTLU hocamız, köyümüzün Hocası, doktoru-iğnecisi,Dişcisi, Elektrikcisi, Arıcı, Sucusu, Marangozu, İnşaat Ustası, Araba Tamircisi (Çok eski Model Steyşın Reno Taksisini tamamen dağıtıp, tekrar toplayıp, yani rektefe yapabiliyor), cemaatlik işlerde bilgisine başvurulan bir İNSAN. Kendisinden Allah razı olsun ve hayırlı ömürler dilerim.e-yazar

*******FINDIK YEME YARIŞI: Köyde kaldığımız süreler içinde hep beraber olduğumuz, beraber oynadığımız, dereye çimmeye(yüzmeye)beraber gittiğimiz arkaşlarımın en başında tabiki OSMAN İNAN gelir. Osman İnanla bir seferinde dereye çimmeye gittik ve dönüşte TAKAŞTARLA nın dibinde fındık bahçesinde oturduk ve fındık yeme yarışına başladık. Yanımızda Osmanın kardeşi ilyas ta var. Yarış şöyle olacak. Daldan fındık koparılacak soyulacak ve yenecek. Belli bir sürede en fazla fındık yiyen birinci olacak. Yarış başladı ve hızla devam ediyor. Ben ve ilyas, yirmi, otuz fındık yedik ve kesildik. Osman ise kabuklu fındığı ağzının sağ tarafından atıyor içini yiyor ve sol taraftan kabuklar patır patır dökülüyor ve hiç durmuyor. Sonuç tabiki belli Osman birinci. Çocukluğumdaki bu anımı paylaşmak istedim. Güzel günlerdi. e-yazar
Osman-Ekrem
*******İLK ESNAF(Yusuf ALÇELİK):Köyden geçim sıkıntısı nedeniyle DÜZCE ye göç eden Yusuf ALÇELİK (Elbiseci Yusuf) veya Bekirlerin Yusuf, köyümüzün ilk para kazanan Esnafıdır. Yusuf amca Düzce de ilk olarak Depo mahallesine yerleşir ve bir kaç yıl burada kaldıktan sonra pazarlamacı olarak elbise satmaya, Düzce nin çevre ilçelerini dolaşmaya başlar. Yağmur kış demeden sergisini açar ve müşterisine karşı hep yumuşak davranır. Kısa sürede yöre halkının takdirini toplar. İyi para kazanmaya başlar, ancak parası olmayanları da hiç geri çevirmez ve "haftaya getirirsin" der. Uzun yıllar bu böyle devam ettikten sonra Düzce merkeze taşınır ev yeri alır ev yapar, kiraya dükkan tutar. Derken çocukları da yetişmiştir. Kendisinin ne zor şartlarda para kazandığını bildiği için, ara sıra çocuklarını, hafta sonları çalıştırdığından onlarda işin zorluğunu bilmektedirler. En büyük oğlu Hasan, diğerleri İzzet, Mustafa, Hüseyin ve Fatma olmak üzere beş çocuk babasıdır. Onların hep okumalarını istemiş, kendisi gibi zorluklar çekmesini arzu etmemiştir. Dolayısıyla çouklarının üçü okuyarak hepside öğretmen olmuştur.Hasan Aksaray da Dersane işletmecisi, İzzet Düzce de öğretmen ve Baba mesleğini daha da geliştirerek sürdürmekte. Hüseyin İstanbulda öğretmenlik yapmakta, Mustafa ise okumamış ve baba mesleğine devam etmektedir. Fatma ise evlidir. Yusuf amcanın tabiki en büyük destekcisi hayat arkadaşı İsmet hanımdır ve kendisi hep eşinin destekcisi olmuş pazarlara yemek taşımış, bağ bahce işlerini o yapmıştır. Çocukları ile oturmaktadır. 1990 Yılında rahmetli olan Yusuf ALÇELİK bu hayat hikayesi ile bir çok insana, zorluklara göğüs germe, yılmama, yumuşak huylu ve herkes tarafından sevilen bir insan olması ile örnek olur düşüncesindeyim. e-yazar
*******ZORLUKLARDAN YILMAYAN,OSMAN ÇELEBİ (AYIBOĞAN OSMAN): Genç yaşında İçmesu Köyünden ayrılarak Düzce ye bir yakınının yanına yerleşir. Her türlü işleri yaptıktan sonra orman işlerine başlar. ilerletir ve zaman içinde bir kamyon sahibi olur. Kamyonu eskidir. Zaman zaman kamyonu arızalanınca sinirinden vanile ile dövdüğü bile söylenir. O eski kamyonu ile ormandan herkes günde bir sefer yaparken o iki sefer yapar ve bazan kamyona kütükleri tek yükler ve bu güçlü hali ona AYIBOĞAN lakabını kazandırır. Aradan yıllar geçer, durumu düzelir, para kazanmaya, hatta yanında işci çalıştırmaya başlamıştır.Çok muhterem eşi Fadime hanımla evlenir. İşleri hep iyiye gitmektedir. Ancak kafasının bir kenarında eski vatanı İÇMESU vardır. Çünkü babası, kardeşleri hep buradadır ve onların çektikleri zorlukları bilmektedir. Fakat kafansında hep onları Düzce ye getirmek vardır. Öyle de olur. O eski arabasıyla bütün kardeşlerini ve babasını Düzce ye getirir. Yanlız bir kardeşi kalmıştır Giresun-İçmesu da. Aklı hep ondadır. O kız kardeşi Havva dır. 1974 yılında yine o doç kamyonuna biner ve İçmesuya gider. Havva kardeşte, bütün kardeşleri ve babası gittiği için kendiside artık Düzce ye gitmeye karar vermiştir. O büyük insan, yaşadığı zamana damgasını vurmuş, çok az insanın yapabileceği büyüklükleri yapan Osman ÇELEBİ son kardeşini, eniştesini ve çouklarını, evde ne varsa hepsi ile beraber arabaya bindirir ve fakak kamyonda yine yer kalmıştır. Ahmetlerin Topal (Mehmet Aydın) da Düzce ye gitmek istemektedir. Onunda göçünü kamyona yükler ve iki aile hep beraber Düzce ye göç ederler. Osman ÇELEBİ bu büyüklüğünün yanında çevresindeki diğer insanlara da el tutarken, yanında bulunan kardeşi Nuri ÇELEBİ ninde okuması için çaba gösterir. Onda da başarılı olur ve kardeşinin öğretmen olmasına son derece mutlu olur. Gururludur çünkü öğretmen bir kardeşi vardır. Ailesini Düzce ye toplaması, bir diğer kardeşini okutması, Düzce ye gelen bu kardeşlerinin ayrıca geçimini temin etmesi, yine ona düşer. Bütün bunları başarır ve bu başarmada kendisine en büyük desteği eşi çok muhterem Fadime hanım olur. O adete gurbete gelen bu insanlara kol kanat gerer, anne olur, abla olur, bacı olur. Fadime hanımdan Mehmet, Nurettin ve Meyrem isminde üç çocuğu dünyaya gelir. Fadime hanım hem çocuklarını büyütüyor ve hemde eşinin bu fedakarlıklarına hiç karşı çıkmıyor ve hep destekcisi oluyor. Osman ÇELEBİ bu çabaları ile beraber kendi işlerinide takip ediyor ve bir Kereste Fabrikası kuruyor. Arabaları yeniliyor. kamyonet, taksi, traktör alır. İşleri çok iyi gider ve fakat böbrek yetmezliği hastalığına yakalanarak uzun yıllar bu hastaalıkla mücadele eder. Kendi arabası ile Diyalize gider. Burada da bir Diyaliz hasta genç kızada hasta hali ile destek olur. Diyalize giderken onuda götürür. (Bu genç kız, Osman Çelebi öldüğünde babamı kaybettim der.) 1998 yılında bu BÜYÜK EŞSİZ İNSAN hayata gözlerini yumar. Evet bu çağda bu tür yardımlar, fedakarlıklar ve hizmetler yapan insan çok az bulunur kanaatindeyim. Eminim bu iyilikleri gören insanlar, büyük insan OSMAN ÇELEBİ'yi örnek alacaklar ve onu hiç unutmayacaklardır.e-yazar.
Osman ÇELEBİ
*******RAMAZAN DUMBULCULARI: Köyümüz İçmesu da geçmiş yıllarda(1970 li), özellikle ramazan ayları çok neşeli geçerdi. Gece sahurdan önce köy gençleri toplanır ve kapı kapı dolaşarak ramazan manileri söyler, karşılığında meyve, yufka,yumurta,para alırlar, daha sonra bunları hep beraber afiyetle yerlerdi. Ara sıra da eli boş döner, hatta başlarına su bile dökülürdü. Ramazan aylarında özellikle çocuklar sahura kalkmayı çok arzu ederlerdi. Çünkü sahurda en güzel yemekler yenir, bunların arasında tavada kızartılmış yufka yemeği için mutlaka sahura kalkmak istenirdi. Tabiki kaldırılmayınca çocuklar haliyle gücenirdi.
*******BAYRAMLARDA NUMARALI KAĞITLI ŞEKER ÇEKİLİŞİ:Bayramlarda şeker çekilişi yapılır, bir kaç kişi beraber olunur ve şekerindeki numara en büyük olan kazanır ve parayı karşısındaki öderdi. Şekerler bu günkü şekerlerden daha tatlı olurdu. Her nedense...
*******İÇMESU-DÜZCE-FRANSA ve ARABİSTAN HATTINDA BİR ÖMÜR (Muharrem YAZAR): Evet İçmesu da 1937 yılında doğan, Babası Mustafa, Annesi Ayşe olan Muharrem YAZAR, küçük yaşta, kardeşi Osman ile beraber yetim kalmış çünkü babası Mustafa YAZAR 23 yaşında Askerde vefaat etmiştir. Annesi Ayşe YAZAR küçük yaşta dul kalmış ve iki çocuğuna bakmıştır ve hiç evlenmemiştir. Muharrem YAZAR ve Osman YAZAR ' a daha çok amcası Ahmet YAZAR (Maçkalı) sahip çıkmıştır. Her iki kardeş küçük yaşlarda inşaat işleri ile uğraşmış ileriki yıllarda çevrenin en iyi inşaat ustalarından olmuşlardır. Maharrem YAZAR bu arada hoca mektebine de giderek burada (Biber Hocadan) dersler almış ve dini bilgisini de geliştirerek çocukları okutacak, Cemaate imam olacak kadar da bilgi sahibi olmuştur. Bu arada o yıllarda köyün Ağası sayılan Hüseyin ÇELEBİ nin kızı Havva ile evlenir ve ikisi erkek üçü kız beş çocuğu olur. Köye çocuk okuturken talebelerine aynı zamanda okuma-/yazma yı da öğretmiş ve daha sonra bu talebeler ilk okula üçüncü sınıftan başlamışlardır. Köyün zor hayat şartları yüzünden, hep köy dışında değişik yerlerde ustalık yapar ve çocuklarının rızkını temin etmeye çalışır. 1974 yılında Düzce ye göç eder. Oğlu Ekrem Dereli Ortaokulunda okumaktadır. O daha sonra Düzceye gider. Düzce de kayınçısı Osman ÇELEBİ nin büyük desteğini görür ve kendi göçünü de Düzce ye o getirmiştir. Kısa süre sonra M.Yazar Fransa ya gider ve buradan uzun yıllar çalışır. Memleketine para gönderir ve gönderdiği paraları ilk önceleri Hacı Kamil dede değerlendirir, yer alır, fındık bahçe alır. Daha sonra oğlu Ekrem okumuş öğretmen olmuştur ve Gölyaka da öğretmendir. Fransa dan gönderdiği paraları artık o değerlendirmektedir. Hamaüstü Köyüne ev yapılır, daha sonra Gölyaka dan arsa alınır ve oraya da ev yapılır. M. Yazar,Fransa dan sonra Arabistana çalışmaya gitmiş ve orada da hen çalışmış ve hemde ilk hacı olmuştur. Daha sonra kesin dönüş yaparak Ailesi ve çocukları ile beraber mutlu bir hayat sürmeye başlamış, eşi Havva ile tekrar hacca giderek, beraber hacı olmuşlardır. Oğlu Ekremi, Hasanı önce evlendirmiş ve daha sonra kızları Firdes, Meyrem ve Ayşeyi de evlendirerek, ailesi Havva ile baş başa kalmıştır. Bu durum eşi Havva yı çok üzmüş, özellikle kızlarının evlenmesi kendisini adeta yıkmıştır. Havva YAZAR 1990 yılında vefaat edince, M.Yazar'ın tabiki bütün dünyaları kararmıştır. İki yıl sonra yine Havva isminde o da değerli bir bayanla evlenmiştir. Bu evliliği 14 yıl sürmüş ve 28 Eylül 2006 tarihinde aniden rahatsızlanarak bir hafta içinde vefaat etmiştir. Böylece İçmesu-Düzce-Fransa ve Arabistan yollarında geçen bir ömür son bulmuştur. Muharrem YAZAR çevresinde herkes tarafından sevilen, ailesinin ve çocuklarınında bilmediği kimselere de yardım eden, yardımsever bir insandı. e-yazar.
Huharrem YAZAR

Not: İçmesu Köyümüzde yaşamış herkesin başından mutlaka ilginç hikayeler geçmiştir. Bu nedenle bu hikayelerle ilgili herkesten katkı bekliyorum. E.Y